Mütemadiyen Kırıkkale ile karıştırılan ama aralarında boylamlardan düzlemlere fark olan Kırklareli, özellikle kampçıların göz bebeği. Doğal oluşumlu longoz ormanları ve Trakya ile Karadeniz karışımı sahillerinden dolayı arabanın bagajına yönetmen koltuklarından atıp (kamp sandalyesi değil o yönetmen koltuğu benim için) gitmelik en ideal yerlerden. Üstelik henüz bu idealizmin doruklarına oğlak çevirmeyi, efendime söyleyeyim Ahmetbey köftesini, çeşitli süt ve peynir ürünlerini eklemedim. Kırklareli gezisi için -hepimiz din kardeşi olduğumuzdan dolayı yalana gerek yok- bir hafta sonu asla yetmiyor. Lakin ben elimden geldiğince oturmadan, iki çevirme arasında ekmek arası köfte yiyerek olabildiğince detaylı bir yazı çıkartmaya çalıştım. Ne kadar zor bir şey şu seyahat blogu yazmak görüyorsunuz değil mi?

    Bu yazı, Kırıklareli’nde gezilecek yerleri ihtiva eder. Ama emin olun ki Kırklareli’nde gezilecek yerler sadece bu kadarla sınırlı değil. Bu yüzden farklı yerler gördükçe yazıyı güncellemeye çalışacağım. Bir başka yazıda ise Kırklareli’nde nerede ne yenir bilgilerini paylaşacağım. Şimdi, eğer siz de benim gibi, hafta sonu olduğunda sahibi tarafından tasması çıkarılmış bir golden’a dönüşüyorsanız, eh o zaman İstanbul’dan yola çıkarak iki günde Kırklareli’ni ne kadar kan ter içinde gezebiliriz bir bakalım…

    Kırklareli

    İlk adı Kırk Kilise olan Kırklareli, konumu gereği tarih sahnesinde kah antik yerleşim yeri olmuş kah buzul çağı zamanlarında sular altında kalmış, öyle de garip geçmişi olan bir kent. Bununla birlikte Balkan Savaşı ve 1. Dünya Savaşı ile Yunan ve Bulgar işgallerine tanıklık etmiş kederli de bir şehir. Mübadele ile değişime uğrayan profilinde, bugün de geçmişin izlerini taşıyan Kırklareli’nde hala Bulgaristan ve Yunanistan, Boşnak, Arnavut muhacırları yaşamını sürdürmekte.

    Kırklareli’nde Gezilecek Yerler

    Kırklareli gezisi insanın moduna göre planlanmalı. Çünkü Kırklareli hem doğa hem kültür hem de yemek üçlüsünü tek bünyede barındırmasından dolayı oğlak mı çevirelim longoz ormanlarında mı kaybedelim kendimizi yoksa İğneada plajlarının serin sularına mı atlayalım kafalar darmaduman oluyor. O yüzden ben Kırklareli’ni doğaya ve doğa aktivitelerine adayacağım diyene ayrı, güzel kardeşim sen bana oradan iki porsiyon kültür bir buçukluk da yeme içme attırıver derseniz ayrı bir plan gerekiyor. Eh bunların hepsi kabul. İşin ucunda gezmek olsun. Ama layıkıyla bir Kırklareli gezisi sadece hafta sonuna sığdırılabilecek bir yer değil ne yazık ki. Yine de kamyon dolusu cümleden oluşan paragrafımı, bir beyaz yakalı olarak benim de hafta sonu ile yetindim gerçeğiyle sonlandırıyorum.

    Vize

    Kırklareli’nin en sevilesi yerleşimlerinden biri Vize. Vize aynı zamanda Türkiye’nin sessiz şehirlerinden. Halfeti, Göynük gibi sessiz bir şehir olan Vize, Kırklareli’nde gezilecek yerler arasında başı çekiyor. Osmanlı Dönemi’nde ‘Sultanlar Yolu’ olarak adlandırılan güzergahta bulunan (bu güzergah Viyana’dan Topkapı Sarayı’na giden 2133 kilometrelik bir yol) Vize, Trakya’da olup aynı zamanda Karadeniz kıyısına sahip kendine has bir yer. Vize’deyken görülecek tarihi yerlerin başında dünyanın en eski taş oyma manastırlarından olan Aya Nikola Manastırı bulunuyor. Vize’ye bağlı Kıyıköy ve Kıyıköy’de bulunan Kastro (Çamlıkoy) Körfezi Tabiatı Koruma Alanı, Küçük Ayasofya adı verilen Gazi Süleyman Paşa Camii de Vize’deyken görülecekler arasında. Vize’de görülecek yerler arasında ayrıca Vize Kalesi ve Sur Kapısı, Antik Tiyatro, Şerbetdar Hasan Bey Camii, Karakoçak Tepe ve kaya sunakları, Ferhat Bey Hamamı ve çeşmesi ile Asmakayalar Mağara Manastırı bulunuyor. Yine Vize’ye bağlı Çakıllı Köyü’ndeki köy merkezinde yer alan köy kahvesinde bin yaşını geçkin bir çınar ağacı da buranın sürprizlerinden.

    Pınarhisar

    Pınarhisar Kalesi

    Kırklareli’nin tarihi yerlerinden biri de Pınarhisar. Köyleri, ilçeleri kent merkezlerinden evla bulanlardan olarak, burayı hiçbir şey yok deyip geçmiyorum. Pınarhisar tarihi Balkan Savaşı’nın büyük bir bölümünün burada geçmiş olmasından önemli ve yine Vize gibi Sultanlar Yolu güzergahında yer alıyor. Kırklareli’ne 30, Vize’ye 25 km uzaklıktaki Pınarhisar’da uğranılası yerler Pınarhisar KalesiHundi Hatun Camii, Tarihi Koloğlu İlkokulu, Pınarhisar’a 5 km mesafedeki Poyralı Köyü’nde bulunan ve 1912 Balkan savaşı şehitleri adına yaptırılan Poyralı Şehitliği ile Kaynarca’da bulunan Kaya Manastırı.

    Manyetik Alan Ormanı

    Pınarhisar’ı geçtikten sonra Demirköy yolunun virajlı yolunun hemen başında Manyetik Alan Ormanı tabelası ile karşılaşılır. Sağ tarafta tabela, sol tarafta manyetik alan alabalık tesisleri bulunur. Burası adeta Lost’ta başrol olabilecek bir bölge. Çünkü manyetik alanın olduğu yokuştan çıkarken aslında yokuş aşağı iniyorsunuz. Evet her şeyi baştan alıyoruz. Elimizde bir adet manyetik alan ormanı ve bir adet yokuşlu yol var. Fakat çıktığımızı sandığımız yokuşlu yoldan aslında iniyoruz. Bu yüzden aracınızı yokuş yukarı çıkarken boşa alırsanız, arabanın kendi kendi kendine yokuş yukarı çıktığını ve geriye kaymadığını görürsünüz. Haliyle bu bölge üzerinde hiçbir uçak uçamıyor. Vallahi bildiğin Bermuda Şeytan Üçgeni. Zaten dünya üzerinde de iki adet manyetik alan bulunuyor. Biri İğneada’da olan diğeri de Bermuda Şeytan Üçgeni.

    Demirköy

    Gelelim hemen herkesin Kırklareli’ne asıl gelme sebebi olan Demirköy’e. İğneada, Dupnisa Mağarası gibi turizmin bebekleri Demirköy’e bağlı olduğu için burası hafta sonları ve yaz dönemi yerli ve yabancı turist akınına uğruyor. Özellikle de kamp yapmak isteyenlerin tercih ettiği bir yer olduğu için bolca sırtçantalı gezgine rastlamak mümkün.

    İğneada

    İğneada semalarında görülen maden ocağı. Bir de nükleer düşünüyorlar buralara.
    İğneada semalarında görülen maden ocağı. Bir de nükleer düşünüyorlar buralara.

    Karadeniz’in batısındaki son yerleşim bölgesi. Trakya Bölgesi’nde ama Karadeniz kıyısında, Türkiye ile Bulgaristan’ın tam kesişiminde İğneada. Kırklareli Vize’den yola devam edip de Yıldız (Istranca) Dağları’nın virajlı yollarına gelindiğinde Karadeniz’e geldiğini fark ediyor insan. Burayı özel kılan ise elbette İğneada Longoz Milli Parkı. Önce longoz neydi ya, dur biliyorum şeydi diyenler için amme hizmeti yapalım.

    Longoz Nedir?: Longoz, denizle buluşamayan derelerin, beraberinde getirdiği kumların kıyıda bir set oluşturmasıyla meydana gelen özel bir ekosistem.  Envai çeşit ağacın kökleri (kayın, dişbudak, meşe, akçaağaç…) toprağı sıkı sıkıya kavrar. Yağışın çok olduğu dönemlerde tüm orman suyla kaplıdır; yaz ve sonbaharda ise suların çekilmesiyle kökleri belirgin ağaçlar ortaya çıkar ve kıyıları bembeyaz kumlar kaplar.

    Yaklaşık 3.600 hektarlık bir alanda bulunan ve Türkiye’de en önemli ekolojik sistemi oluşturan İğneada Longoz Milli Parkı, içerisindeki subasar ormanlarıyla ender yerlerden. Erikli, Mert, Pedina, Hamam ve Saka Gölleri olmak üzere 5 tane lagün gölünü de kapsayan Longoz Milli Parkı’nı bir rehber eşliğinde gezebiliyoruz. Mert ve Erikli gölleri için ulaşım kolaylıkla sağlanıyor fakat diğer göller için yanınızda muhakkak bir rehber gerekiyor. Milli parkın sınırları özellikle kışın yarasaların evi, ilkbahar ve sonbaharda ise göçmen kuşların yolunu oluşturuyor. Bu yüzden doğa fotoğrafçıları ve kuş gözlemcileri için bulunmaz bir nimet.

    Dupnisa Mağarası

    JpegDemirköy’deki Sarpdere Köyü sınırlarında bulunan ve adını Bulgarca’da delik anlamına gelen dupnisadan alan mağara, benim gibi soğuk ve karanlık sevenlerin yaz durağı olabilir. Önceki hayatınızda yarasa olduğunuza inanıyorsanız seversiniz yani. Trakya Bölgesi’nde turizme açılan tek mağara olan Dupnisa, kuru ve ıslak olmak üzere iki bölümlü geziliyor. İlk girilen yer sulu kısım ve sıcaklığı yaz kış 17 dereceyi geçmiyor. Islak olduğu için bazı yerlerde bildiğiniz yağmur yağıyor. Bu tarafı bitirince de kuru mağara kısmına geçiliyor. Burası da yaz kış 10 derecelik sıcaklığını koruyor. Mağaranın bir de üçüncü bir girişi var. Onun da adı Kız Mağarası.

    Jpeg

    Yazın en sıcak zamanında bile gitseniz kot farkından dolayı mağara içinde donarsınız. Kuru kısma geçildiğinde de bu sefer nemden pişersiniz. Hayal gücü gelişmiş bir insansanız, gördüğünüz sarkıt şekillerini sürekli bir şeylere benzetmekten ötürü her an kafayı yemeniz muhtemel. Dupnisa Mağarası kış aylarında yarasaların yumurtlama dönemi olması sebebiyle pek fazla ziyaret edilmiyor. Tabii atalarınız Kont Dracula’dan geliyorsa ziyaret edebilirsiniz. Mağaranın tüm bölümlerini gezdikten sonra yine mağara içerisinden dönerek çıkabilir ya da patika yoldan çıkarak keçi gibi zıplaya zıplaya aşağıya inersiniz. Bilet fiyatları öğrenci 2.5 tl, tam 6 tl. 

    Kıyıköy

    İğneada’nın yazlık kısmı Kıyıköy. Epey uzun bir kumsalı var (yaklaşık 27 km) ve kumsalın arka tarafında kamp yapmak için alanlar mevcut.

    Beğendik Köyü

    Bulgaristan'ın Rezova Köyü'ne bakış
    Bulgaristan’ın Rezova Köyü’ne bakış

    İğneada’ya 15 km uzaklıktaki Beğendik Köyü, Türkiye’nin bitip Bulgaristan’ın başladığı bir sınır noktası. Köyün sahiline inildiğinde Bulgaristan’ın Rezova Köyü‘ü görülür. Bir yanda Bulgaristan diğer yanda Türk bayrağı dalgalandığı için farklı bir duygusu var. İlkbahar ve yaz dönemi Beğendik Köyü’ne gidildiyse her tarafın gelincik çiçekleriyle kaplı olduğu görülür. Fakat Rezova Köyü ve gelincik çiçekleri dışında anladığım kadarıyla görülecek başka da bir yeri yoktur. Sahildeki Ayastafanos Camping dışında da pek fazla tesis bulunmuyor burada.

    Üsküp

    kırklareli-gezilecek-yerler

    Kırklareli’nde Makedonya’lı bir belde var. Adı Üsküp. Ama adını Makedonya’dan almıyor; tam tersi buradan göç etmek zorunda kalanlar Makedonya’daki Üsküp’ü kuruyor. Aslında burayı görene kadar geçmişinden haberdar değildim fakat araştırınca öğrendiğim bilgilerle bu beldenin çok önemli bir tarihi yer olduğunu gördüm. Bunlardan ilki, Roma İmparatoru Sezar’ın yolunun buraya düşmüş ve beldedeki çeşmede “Sezar” yazıyor olması. İkinci önemli bilgi de Evliya Çelebi’nin buraya uğraması ve Seyahatname”sinde yer vermesi. Üçüncü ve çok özel olan önemi ise Üsküp Sazara Mevkii’nde Sabahattin Ali’nin öldürüldüğü yerde kızı tarafından yaptırılmış olan anıt bulunması.

    Ahmetbey

    Tarihi Traklara kadar uzanan Lüleburgaz’a bağlı Ahmetbey, bizleri ‘haydi gidek de bir Ahmetbey köftesi yiyek’ gazını verebilecek kadar önemli bir yer. Ahmetbey köftesi nerede yenir sorusunun cevabını Kırklareli yemek rotası yazısında ayrıca vereceğim. Ahmetbey’in nüfusunun büyük bölümünü 1878’deki Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra Bulgaristan’dan göç edenler oluşturuyor. Köfte yemekten etrafı çok gezemesek de Ahmetbey’in güzelliğini görebilecek kadar köfteden de sarhoş olmuş değiliz!

    Kırklareli’ne Nasıl Gidilir?

    Kırklareli’ne gitmek için İstanbul’dan otobüs ya da araba ile yaklaşık 3 saatte kara yolu ulaşımı yapmak mümkün. Ayrıca Ankara ya da Antalya’dan gelecek olanlar uçak ile Çorlu Havalimanı’na inip oradan Kırıklareli’ne devam edebilirler. Çorlu hava limanından Kırklareli’ne servis bulunuyordu. Hala var mı emin değilim bu yüzden böyle bir plan yapacaklar bu bilgiyi teyit etsinler.

    Otobüs ile; Kırklareli’ne hatta İğneada’ya otobüs seferleri mevcut. İstanbul Seyahat, Demirköy Liman’a kadar geliyor. Bilet fiyatları 23 TL, yolculuk süresi yaklaşık 5.5 saat.

    Araba ile; İstanbul’dan Kırklareli’ne gelmek için İstanbul TEM Otobanı’na giriyor, sonrasında Çerkezköy sapağına kadar otobandan devam ediyoruz. Çerkezköy’e geldikten sonra da Saray, Vize ve Poyralı’dan geçerek Demirköy ve İğneada’ya ulaşıyoruz. Araba ile yola çıkanlar için uyarı: Yollar biraz keskin virajlı, dikkatli olunuz. Kilometre bakımından İğneada aslında uzak olmasa da, yolların virajlı olması nedeniyle yolculuk süresi  3 saatleri geçiyor.

    Bunlar da ilginizi çekebilir;

     

    4 Comments

    Bir cevap yazın

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir